top of page

Sürdürülebilirlik için ne yapmalıyız?

Bireyden topluma günlük hayat ve geleceğe ilişkin kaynakların, ihtiyaçları karşılayacak şekilde kullanılması önemli bir konu olarak karşımızda duruyor. Ekonomik temellere dayalı, süreçler içinde yerini bulan bu olgu bir şekilde kullandığımız kaynakları ne kadar verimli kullanılabildiğini de açıklayabilir. 

Sosyolojik bağlamda ekonomik değerleri oluşturan kaynaklar, toplumların ve kurumların geleceklerine ilişkin refah düzeylerini de belirleyebilir ve ekonomi, politika, teknoloji içeren olgularda birleşebilir. 

Ekonomiyi basit bir tanımla; kıt kaynakların yönetimi; kıt kaynaklar doğal kaynaklar, emek, sermaye başlıklar altında incelendiğinde, bu üç kavram odaklanılması gereken detayları işaret edebilir. 

Özellikle tartışmaların ve sürecin başı olan İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulmuş olan dünya sistemi için belirlenen süreç son yıllarda büyük bir ivme kazanmış ve ideal olarak benimsenirken değişim sürecinde ekonomik, siyasi ve teknolojik düzlemlerde hareketlilik artarak devam etmektedir. 20. Yüzyılın son yirmi yılında ortaya çıkan ve küreselleşmenin ikinci aşaması olarak nitelendirilen gelişmeler, artan dünya ticaret hacmi, finansal serbestleşme ve yeni sanayileşen ülkelerin dünya üreticileri arasında yer alması bu durumun özeti olarak da değerlendirilebilir. Diğer yandan kriz alanlarının ortasında bulunan bazı toplumlar pozisyon alırken, diğer taraftan bu toplumlar dünyadaki ekonomik iş bölümü içinde gelirini ve refahını yükseltecek stratejiler geliştirmeye çabalayanlar arasında yer alıyor olabilir. Dolayısıyla, küresel ekopolitik-iktisadi ve siyasi gelişmelerin anlaşılması, bulunulan ülke konumu ve seçeneklerinin analizi açısından kaçınılmaz bir konu haline gelebilir. Bu bağlamda dünyadaki ekonomik, politik ve teknolojik değişmeler özel ve kamu kesiminde karar alıcı pozisyonlarda çalışan profesyoneller için bilinmezlik ve belirsizlikleri arttırabilir. Ülke kalkınması için gereken nitelikli ve vizyon sahibi işgücünün yetiştirilmesi ve karar alma süreçlerine bilgi odaklı bir şekilde aktif katılımlarının teşvik edilmesi çok önemli bir olgu olarak değerlendirilebilir. Dolayısıyla Dünyadaki, Avrupa Birliği, Ortadoğu ve Türkiye’deki ekonomik ve siyasal gelişmeleri sistemli olarak inceleyip anlayabilmek ve buna göre kararlar oluşturmak, toplumsal ve iş hayatında kişisel gelişimlere ve mesleki kariyerlere katkıda bulunmak, kamu ve özel sektördeki yönetenlerin ve/veya çalışanların, kurumların plan, strateji ve politikalarının düzenlenmesinde daha etkin ve verimli bir yol izlemeleri, farklı bir katma değer olarak düşünülebilir. Bu değerleri teknolojinin, siyasal gücün ve toplumsal refahın ana belirleyicilerinden biri olduğunun kabul edilmesi, ulusal, bölgesel ve küresel gelişmelerin mikro ve makro dinamiklerini, teknolojinin ekonomi ve politika üzerindeki etkilerini göz önüne alarak çalışmak, ilgili paydaşların gelişimi ve doğru konumlandırılmış öngörüleriyle beraber alınan kararları birleştirmek, daha da önemli hale gelebilir. Bu bilgiler bağlamında konu eşgüdümlü düşünüldüğünde; doğru konumlandırılmış plan, strateji ve politikalar ile sürdürülebilirlik özellikle gelecek nesiller için huzur dolu bir yaşamın yanı sıra, devamı gelecek bir kültür oluşturmayı amaçlayabilir. 

İnsanlığın iklim krizinden, yoksulluğa, su ve enerji krizlerinden, çevresel felaketlere kadar karşı karşıya kaldığı sorunlar küresel ve sistematik olarak bir şekilde yaşanmaktadır ve bu sorunlara çözümler üretilemezse insanlık ve gezegenimizdeki türlerin önemli kısmı, bir var olma sorunu ile yüzleşmek zorunda kalabilir ve tartışmalar artabilir. Bu nedenler çerçevesinde sürdürülebilirliğe geçiş ile toplumları sosyoekonomik olarak tamamen dönüştürme amaçlanırken toplumun yalnızca çevreyi dikkate alarak var olan sistemi ve yaşam şeklini devam ettirmesi yerine; çevre ve doğa ile iç içe ve uyum halinde, kendine yeten, doğa ve gezegenimizin sınırları içinde refah ve kalkınmayı sağlayan yeni bir sistem kurması öngörüsü ifade edilmektedir ve çağdaş modern toplumların karşı karşıya olduğu bir dizi inatçı soruna yanıt olarak, sürdürülebilir bir topluma doğru köklü bir dönüşüm hedeflenmektedir.

Sürdürülebilirlik ilkeleri; temel olarak üretirken ve tüketirken tüm canlıların haklarına saygı göstermeye ve herkes için daha iyi bir gezegen oluşturmayı amaçlarken en basit tanımıyla başka canlıların yaşamlarını bugün ve gelecekte tehlikeye sokmadan üretim yapmak ve çevre koruma, ekonomik büyüme ve sosyal gelişim başlıklarında ele almaktadır ve bunları harekete geçirecek yönetimsel yapılarla eşgüdümlü olunması hedeflenmektedir. Dolayısıyla sürdürülebilir çevre anlayışı mevcut kaynakların sınırsız olmadığı ilkesini merkeze alırken, üretim için harcanan kaynakların ihtiyaçlar doğrultusunda azami şekilde kullanılmasının sağlanması ve bu şekilde sürdürülebilirlik sistemi içinde yer alması hedeflenmektedir. Ekonomik açıdan kaynakların adil bir şekilde paylaşılması ve gerektiği kadar tüketilmesini savunan bir yaklaşım olarak uygulanmasının önemi ortaya konurken aşırı tüketim sonucu doğal kaynaklar ve çeşitli gıda kaynaklarının bitme sınırına yaklaşması nedeniyle sosyal gelişim ve sürdürülebilirlik ilişkisi bağlamında insan haklarının ayrım gözetmeksizin tüm toplumlarda korunması hedeflenmektedir. Bu haklar içinde eğitim, sağlık, sosyal adalet, güvenlik, ulaşım, su ve elektrik gibi unsurlar en başta yerini almaktadır. "Herkes için daha iyi bir gezegen oluşturmayı amaçlayan sürdürülebilirliğin ilkelerinden bazıları şu şekilde sıralanmaktadır: Yalnızca gerektiği kadar satın al ve tüket. Tüketirken diğer canlıların ihtiyaçlarını da hesaba kat. Enerjiyi verimli kullan ve yenilenebilir enerji kaynaklarını tercih et. Geri dönüşüme katılabilen ürünleri kullan. Eylemlerinin sonuçlarını hesaba katarak ilerle. Atık üretimini sıfırla veya atıkları farklı bir fayda üretmek için kullan (Allianz, 2023)".

Toplumsal olgunun yanında konu kurumlar çerçevesinde değerlendirildiğinde ve "işletmeler söz konusu olduğunda ise sürdürülebilirlik çok farklı açılardan ele alınmaktadır. Örneğin üretimde sürdürülebilirlik kavramı genellikle üretim sürecinde çevreye verilen zarar ve olumsuzluklar karşısında ortaya atılmıştır. İşletmelerin sosyal sorumlulukları gereği bu olumsuzlukların giderilmesi amacıyla geliştirdikleri stratejiler ve yaklaşımlar uzun vadede işletme faaliyetlerinin devamlılığı göz önüne alındığında sürdürülebilirliği gündeme getirmektedir. Bu anlamda, üretim fonksiyonu çerçevesinde ürünün tasarımından malzemenin geri kazanımına kadar süren aşamalarda farklı yaklaşımlar ve stratejiler geliştirilmesinin gerekliliği kaçınılmaz olmaktadır. Bu yaklaşımların bütünü sürdürülebilir üretim kavramıyla ifade edilmektedir. Sürdürülebilir üretim yaklaşımları, üretim sürecinin insan unsuruna etkilerinin ortadan kaldırılması veya azaltılması; üretim sürecindeki atıkların azaltılması; üretilen ürünlerin geri dönüşebilirliğinin arttırılması ve tasarım süreçlerinin bu bakış açısıyla yönlendirilmesi; malzeme ve enerji tasarruf edici üretim süreçlerinin geliştirilmesi konularını içermektedir (Yavuz A, 2010). 

Bu bilgiler ışığında sürdürülebilirlik olgusu değerlendirildiğinde toplumsal ve kurumsal yapılarda, kıt kaynakların yönetiminin toplum ve bireyin gerçek ihtiyaçlarına göre, çevre anlayışı ile belirlenmesi, sürdürülebilirlik kavramı içinde sürece alınması yaşadığımız doğa, çevre, dünya ve gelecek için önemli olabilir.


 
 
 

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
learn by gamıfıcatıon (16).png

  Öneri ve yorumlarınla değer katabilir, etkileşimde bulunabilirsin..

  • X
  • Instagram
  • LinkedIn
bottom of page